Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ortadan kalkmak | disappear v. | ||
I fear that that will not entirely cause the noted lack of European commitment to disappear. Korkarım ki bu durum, Avrupa'nın belirtilen kararlılık eksikliğinin tamamen ortadan kalkmasına neden olmayacaktır. More Sentences |
||||
General | ortadan kalkmak | die out v. | ||
Many old customs are gradually dying out. Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor. More Sentences |
||||
General | ortadan kalkmak | cease v. | ||
That technology may cease to exist in a couple of years. Bu teknoloji birkaç yıl içerisinde ortadan kalkabilir. More Sentences |
||||
General | ortadan kalkmak | be removed v. | ||
General | ortadan kalkmak | be destroyed v. | ||
General | ortadan kalkmak | improve v. | ||
General | ortadan kalkmak | disperse v. | ||
General | ortadan kalkmak | set v. | ||
General | ortadan kalkmak | sterve v. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | ortadan kalkmak | clear up v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | ortadan kalkmak | cease to be v. | ||
Idioms | ortadan kalkmak | be off the table v. | ||
Idioms | ortadan kalkmak | go to glory v. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | sorun ortadan kalkmak | (the problem) go away v. | ||
The Kashmir problem has not gone away, and it is one of the major focuses of conflict in Asia. Keşmir sorunu ortadan kalkmamıştır ve Asya'daki başlıca çatışma odaklarından biridir. More Sentences |
||||
General | problem ortadan kalkmak | (the problem) go away v. | ||
General | ortadan kalkmak üzere olan (fikir vb) | moribund adj. | ||
Idioms | ||||
Idioms | beklenmedik koşullar yüzünden ortadan kalkmak | be ruled out of court v. | ||
Idioms | bir şeyi yapma ihtimali ortadan kalkmak | get out of the way v. | ||
Idioms | (biriyle) arasındaki anlaşmazlık ortadan kalkmak | be square (with one) v. | ||
Idioms | suçu, sorumluluğu, zorunluluğu ortadan kalkmak | be let off the hook v. | ||